‘Dass Mitleid eine Verschwendung der Gefühle, ein der moralischen Gesundheit schädlicher Parasit « es kann unmöglich Pflicht sein, die Übel in der Welt zu vermehren » Wenn man bloss aus Mitleid wohltut, so tut man eigentlich sich selbst wohl und nicht dem andern. Mitleid beruht nicht auf Maximen, sondern auf Affekten; es ist pathologisch. Das fremde Leiden steckt uns an, Mitleid ist eine Ansteckung’ - Nietzsche, ‘Aus dem Nachlass der Achtzigerjahre’. Niçe’nin nadir olarak Kant Ahlak Metafiziği’ni doğrular veya en azından içeren biçimde yaptığı yorumu. Bilincini kaybettiği an olarak adlandırılan ve anlatılan at hikayesinde de ‘Senin acını anlıyorum/hissediyorum’ dediği rivayet edilir.

Konuya cumburlop girmiş olduk, ki olması gereken de bu. Acıma duygusu her gün birden fazla kez yaşadığınz bir olgu. Merhamete geleceğim, şu an acımadan bahsediyorum. Acaba özteş bir eylem, sizin yaşadığınız bir yokluğu giderir mi? Örnek üzerinden açıklamak gerekirse: kanser hastası gördüğünüzde empati kurmaya çalışmanız. Be haysiyetsiz herif, kemoterapi yaşamamış, saçları dökülmemiş, her an acıyla yaşamamış sen, ne diye kanser hastası görünce yüzünü buruştursun? Kibirli gevezeler sizi. Sizle aynı durumda birine acıdınız mı hiç? Hayır, İnsan kendine acımayacak kadar kibirli iken kendinden alçak birini gördü mü hemen empatiye sarılan bir canlıdır. Ki bu empati adı hatalı, otizmli görünce yüzünü buruşturanlar mesela, be haysiyetsiz hayvanların en önde geleni, sen bir insanın ne hissettiğini varsayıp Tanrı rolünü ne haysiyetle giyiniyorsun? Acıma Özde bulunan birine noksanlığa dışsal bir duygulanımdır. Yaşamınız, duygularınız, hissettikleriniz sadece işteşken sizin yaptığınız empati değil, karşıdakini küçük görmek. Soytarılar sizi.

Bu fikir çocukken filizlenmişti içimde, babası otizmli olan sonra annesi, babasını terk eden yetimhanelerde hayatı geçen bir çocuğu anlatan bir filmde fikirlerimin kökü bulunuyor. Herkes, herkesin acısının kendisinden az olduğunu düşünüyor, bencil canavarlar sizi. Şimdi sıra merhamet kısmında. İsa hiçbir zaman kendi davranışından merhamet olarak bahsetmez, “Tanrım, onlara merhamet et” yorumunda bulunur. Merhamet tanrılara mahsus bir müessesedir. Sen kim köpeksin ki bu yetkiyi kendinde görüyorsun? Anne baba şefkati de aynı şekilde, bu döngünün devamlılığı insanın kendine şefkat gösteremeyecek kadar kibirli olmasında yatıyor. Bu nedenle “kendinden bir parça“ olan çocuklarına şefkat duyuyor. Anneyle olan simbiyotik ilişki anne için de aynı konumda. İnsan tanrılaşmak için merhamet/şefkat/acıma objesi yaratmaya çalışıyor. Sonrasında bu simbiyotik ilişki bozulduğunda başkalarına acımamayı öğrendiyse iyi, yoksa yeni bir bebek ya da boşanma yoldadır. Evlilik müessesi ayrı bir saçmalık ama buranın konusu değil.

Empati kurmaya çalışmamalı mıyız o zaman? Niçe bunu öngörmüştü, sonunu hepiniz biliyorsunuz. Ata acıyarak çöken bir Psükhe. Hayvan acıması, insan acımasından da saçma bir konumda kalıyor. Kedi dışarıda kalmış diye acıma duygusu hissediyorsun ama kedi nankörlük yaptığında kedi yapar diyorsun. İnsanın kendi inanç sistemini haklı çıkarma eforunu ve başarısını fazla küçümsüyoruz. İsa insanları severdi, yargılamamazdı, işte tek Hıristiyan vardı o da çarmıhta öldü, tek Müslüman vardı, o da yaşlılıktan öldü, hiç Yahudi yoktu, insan ise hiçbir zaman olmadı. Bir hayal dünyasında kendinizi kandırıyorsunuz sadece. Duygularınız sadece işteş yaşantılar, hepiniz solipsist birer çukurdasınız. “Ayol evrenle bağlantılıyım, her şeyi duyumsuyorum“ diyeniniz en solipsisti hatta. Etrafınızdaki dünyayı kabullenecek yürek sizde yok. Bunun yerine “idea“larla kendinizi doyurmaya çalışıyorsunuz. Aşkınız kötü mü bitti, aşk kötü değildir, benim yaşadığım hali kötüydü. Savaş kötü mü? Yoo. Başkalarının kaynakları artık sizin. Artık köleleriniz var. Platon‘dan süre gelen idea ayrımınız hayatı yok etti. Yaşadıklarınızı bile süzgeçten geçirmek zorundasınız artık kahpe insanoğlu. Sen bunu hak ettin ama. Güçlüden değil ezilenden yana durarak bunu hak ettin.

Şimdi gidin devrim lafı altında mastürbasyonunuzu yapın. Sizin sisteminizi böyle daha çok sağarlar. Otistiğe, engelliye acı ama her gün rutinde yaşadığın ruhsuz insanlığa gelince, çok iyi, bravo, böyle devam. Sistemi dinamitleyin, yoksa sonumuz yakın.

Arda Ertuğ