Son zamanlarda Nilgün Marmara ve Kurt Cobain’in intihar mektuplarını tekrar okuyunca intiharın tek bir olgu olmadığı gerçeğiyle karşılaştım. Öncelikle genelde temel intihar nedeni olarak tükenmişlik, anlam eksikliği, yorgunluk, geçmeyen boşluk hissiyatı, var olmama isteği gibi şeyler karşımıza çıkıyor fakat bu kategorizasyon Nilgün ve Cobain örnekleriyle pek örtüşmüyor, ayrıca Camus’nün felsefi intihar konseptini de düşündüğümüzde pek yeterli bir açıklama olmadığı gözüküyor.

Bu noktada temel soru şu: intihar eden bir insan hangi amaçla not bırakır veya bir vasiyette bulunmak ister. Yukarıda saydığımız özelliklere sahip birisinin, kendi varlığını yok etmeye çalışırken aynı zamanda daha söyleyecek şeyleri olması ve bir şeyler söylemek istemesi ne kadar örtüşür istekler? Her şeyin anlamsız olduğunu düşünen veya artık dayanılmaz bir acı çeken insanların geleceği düşünen davranışlarda bulunması pek mâkul karşılanabilecek bir olgu değil. Bu noktada önce bu olguyu açıkladıktan sonra intiharın aslında iki farklı türünün olduğu gerçeğiyle sözü bitireceğim.

Biraz uzun bir yol gibi gözükecek ancak kendinize sormanız gereken soru ben kimim veya ben dünya veya insanlar için kimim sorusu. Varlık olan siz ve konsept olan siz iki farklı olgu, ben sizin neler yaptığınızı veya karakter özelliklerinizi sayabilirim. Sizinle muhabbet ederek sizin ruhunuzla belki bir etkileşimde bulunabilirim, velhasıl kelam sizin konseptsel varlığınızla bir etkileşimde bulunabilirim veya bunu açıklayabilirim. Kişisel varlığı ikiye bölmek ve kişilik ikiliği yaratmak çoğu okuyucu için mantıklı gelmeyebilir ki bunu ileride daha kapsamlı çalışmalarda temellendirmelerle göstereceğim ancak bu varsayımı şimdilik kabul ederseniz veya en azından bu fikre alışırsanız intiharın aslında ne kadar alışılmıştan farklı bir konsept olduğunun farkına varacaksınız.

İntihar ikiye ayrılır: Söylev eksikliği ve fazlalığına dayanan intihar. Söylev fazlalığını söyleyerek başlamam en azından Cobain ve Marmara’ya saygısızlık etmemek istediğimden kaynaklanıyor. Bu insanlar genelde konseptsel ve varlık olan kişilikleri arasında çok büyük, uçurum derecesinde farklara sahip oluyorlar. Ne demek istediğimi ‘sağlıklı’ bir bireyin düşünsel durumu üzerinden açıklayacağım. Konseptsel ve varlıksal kişiliği aynı seviyede olan bir insan iletişim kurmada sorun hissetmez çünkü kendi varlığını konsept olarak dünyaya yansıtabilmektedir. Sizin kurduğunuz ve olduğunuz kişilik eğer çoğunlukla örtüşen karakteristiklere sahipse bu iki varlık arasında bir farklılık hissetmezsiniz o nedenle bu ayrımı yapmak garip gelebilir diye başladım. Psikanaliz tarafı için çok fazla açıklama ve önokuma gerekse de ‘reel’ kısmına düşme gibi adlandırabiliriz bunu. Cobain ve Marmara’da karşımıza çıkan olgu bu konseptsel kişiliğin varlıksal kişiliğe uyguladığı yüksek baskı nedeniyle çöken varlık olarak göze çarpıyor. Artık dayanamayan varlık en azından konseptsel olarak varlığını yitirmemek adına birinden ödün verme kararına varıyor. Bu nedenle bu insanlar intihar etmelerine rağmen not bırakmış insanlar. İntihar bir yok oluştan ziyade bu ikili için bir ifade biçimi, varlıksal kişiliklerinin ne kadar anlamsız olduğunu ve konseptsel kişilikleriyle devam etmek istediklerinin bir göstergesi. Hatta ve hatta Marmara’nın yayınlanmamış şiirlerini öldükten sonra yayınlanabileceğine dair bir not bırakması varlıksal kişiliği olmayan bir insanın da iletişimde bulunmak istediğini gösteriyor.

Diğer intihar ise genelde daha çok karşımıza çıkan söylev eksikliğine dayalı intihar. Bu durum genelde belirli olgunlaşma evrelerinde bu iki kişilikten biri olan konseptsel varlığı yok saymakla ortaya çıkıyor. Bukowski’nin Dünya size ne olduğunuzu söylemeden önce kimdiniz, sözü kısa bir şekilde açıklamada bulunuyor aslında. Zevk ve varlık etrafında dolaşırken konseptsel bir bütünlüğe çevrilmemiş duygular ve yaşantılar artık söylevi katbekat aştığı ve artık bu duyguların altında ezilindiği için varlık yok olmak istemeye başlıyor. Bu nedenle bu duruma söylev eksikliği tanımlamasında bulunduk.

Bu iki tür açıklamasının sonuna eklemek istediğim birkaç alıntı var. ‘İntihar düşüncesi güçlü bir avuntudur: sayesinde bir tek kabus dolu geceyi geçiştirir insan’ Nietzsche ve ‘sadece,canım isteyince ölmek elimde olduğu için yaşıyorum: intihar fikri olmasa, kendimi çoktan öldürmüş olurdum.’ Cioran. Bunu buraya bırakmış olma nedenim insanın kendini ölümden çok soyutlamış bir konuma ulaşmış olması, her an ölebileceğimiz bir konumdayken intihar ve ölümü geçiştirmek en son yapılacak iştir.

Arda Ertuğ